Geri Dönüşüm İşçileri Derneği'nin Kuruluş Süreci ve Mücadelesi
1. Derneğin Kuruluş Süreci
Başarısız ve başarılı dernek girişimlerimiz oldu. Adana, Antalya gibi şehirlerde denemeler yaptık, ancak nihayetinde derneğimiz 2004 yılında Ankara'da kuruldu. 2004 yılında kurulmamızın özel bir anlamı var. Aslında "Neden dernek olma ihtiyacı duyduk?" sorusunun cevabı da bu yılla alakalı.
2004 öncesinde de dönem dönem belediye ve polis baskılarına maruz kalıyorduk, ancak bunlar periyodik baskılar değildi. 2004 yılında tuhaf bir şey oldu. Ankara'da kağıt toplayıcılarının oluşturduğu Türközü Mahallesi'ne iş makineleriyle kapsamlı bir saldırı düzenlendi. Daha önce dediğim gibi periyodik olmayan müdahaleler vardı ama böylesine kapsamlı bir saldırı neden gelişti?
Bu sorunun cevabını ararken şununla karşılaştık: Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yeni bir düzenlemeye gidiliyordu. Bu düzenlemeyi anlamaya çalıştık, inceledik ve uyum yasaları çerçevesinde çıkan bu düzenlemenin bizi çok yakından ilgilendirdiğini gördük. Başta belediye ve valilik olmak üzere muhatap olan kurumlarla görüşebilmek için bir tüzel kişiliğe ihtiyacımız vardı. Bunu yapmayı uygun gördük ve derneğimizi ilk olarak böyle kurduk.
Daha sonra başka şehirlerde de başarısız ve başarılı dernek girişimlerimiz oldu: Adana, Antalya, İzmir, Adapazarı ve İstanbul gibi. Bunlar bağımsız olsa da hepsi kendi organik ilişkilerimizle, arkadaşlarımızla kuruldu. Çünkü bu işin şöyle bir gerçeği var: Kağıt toplayıcı olan bugünkü kağıt toplayıcıdır, yarın mevsimlik tarım işçisidir. Kendi arkadaşlarımızla bu tür dernek girişimleri ve örgütlenme çabalarımız başka şehirlerde de oldu.
2. Örgütlenme Yapımız ve Mücadele Anlayışımız
Şu anda ben İstanbul Geri Dönüşüm İşçileri Derneği'nin başkanlığını yürütmekteyim. Diğer illerde de "Geri Dönüşüm İşçileri Derneği" adı altında dernekler ve organik ilişkilerimiz var. Bizim dışımızda başka dernekler de var. Hükümet, bizden sonra bu alandaki boşluğu ve önemini görerek kendi derneklerini kurdurdu. Şu an bizim Ankara ve İstanbul'da 600 civarında, toplamda 2000 civarında üyemiz var.
Siyasi partilerle, özellikle mücadelemizin yükseldiği dönemlerde, eylem süreçlerimizde ilişkilerimiz oldu. İyi ilişkilerimiz var. Baştan şunu söyleyeyim ki, sadece haklarımız için mücadele etmek en baştan kaybetmek demektir. Sosyal haklarımızı korumak için siyasal duruşunuzu korumazsanız, sadece ekonomik haklarımız için mücadele edersek, bulunduğumuz mevzileri de kaybedeceğiz. Bu anlamda tavrımız, eylem alanlarında ve söylemlerde çok nettir. Biz bir sınıf örgütüyüz. Dolayısıyla sadece ekonomik haklarımız için mücadele etmeyiz.
Meslek örgütlerinin hali ortada. Bu işte çalışanlar genellikle mevsimlik olarak gelir, depolarda kalır, toplu halde yaşar, biriktirdiklerini ailelerine gönderir. Yani aslında bir anlamda kendisinden vazgeçmiştir. Kağıt toplayıcılık bu motivasyonla yapılır. Bunların hepsi beraberinde bir örgütlenme gerektirir.
3. Yaşam Koşulları ve Çelişkiler
Yakın zamanda Harun diye 15 yaşında bir genç arkadaşımız, bir toplantıda bana şunu söylemişti: "Abi, bizim inancımız olmasaydı ben çoktan intihar ederdim. Böyle bir hayata katlanılmaz." Şimdi bu konuda çok söylenti var. "Kağıt toplayıcılar çok para kazanıyor" deniyor ve bu doğru. Biz memurdan daha çok para kazanıyoruz, bunu açık söyleyeyim. Ancak diğer taraftan şu iki kıyaslamayı yapmak lazım:
Nasıl daha çok para kazanıyoruz? Kira ödemiyoruz, çünkü elektriği ve suyu olmayan evlerde kalıyoruz. Gıdayı çoğu zaman para vermiyoruz, çöpten çıkıyor. Elbisemiz çöpten çıkıyor. Bütün ihtiyaçlarımız... Bizde kullanılan bir tabir vardır: "Çöp Center" yani çöp senin ihtiyacını karşılar. Böyle olunca, günlük kazandığın 1000 lira sana kalıyor ve ayda 30 bin lira birikim yapabiliyorsun. Hiçbir memur aldığı parayla bunu yapamaz.
Ancak diğer taraftan, böyle bir şey yaparsak, yaşadığımız zorlukları anlatmak gerekir. Birincisi, fiziksel olarak çok ağır bir iş yapıyoruz. Yürümeyi düşünün: 4-5 saati depoda topladıklarını ayrıştırmak, biriktirmek... Sadece bu da değil, fiziksel olarak çok ağır olmakla birlikte, psikolojik olarak da çok ağır bir iş. Çünkü çocuklar kendi yaşıtlarıyla sürekli yüz yüze geliyorlar. Ayrışmayı ve çatışmayı en çok orada görüyorlar, belki de herkesten çok.
4. Toplumsal Dışlanma ve Mücadele
Bazı semtleri tercih ederiz çünkü izole olmak isteyen insanlar vardır. Yoksulu görmek istemeyen, Kürt'ü görmek istemeyen, çingeneyi görmek istemeyen insanlar vardır ve kendini izole eder. Bazı bölgelerde senin varlığın onları rahatsız eder. Tabii önemli oranda bizi destekleyenler de var, gerçekten içtenlikle destekleyenler. Biz buna çok tanık oluyoruz. Hatta daha fazlası: "Adamların burada ne işi var?" bakışları ya da belediyeye, CİMER'e şikayetler çok yaygın. Yaşanan şeyler bunlar. Bu da zorluklarımızdan önemli birisi.
İstanbul... Anadolu Yakası, Adana ve Ankara'yı sevebilirsin, ama İstanbul diğerleriyle kıyaslanamaz. 2021'de valilik genelgesiyle müdahaleler olduğunda, neredeyse 30 ilçede operasyonlar yapıldı. En büyük örgütlülüğümüz Anadolu Yakası'nda. Bu bizim için bir tercih değil, zorunluluk. Çünkü Gebze'den başlayarak Üsküdar'a kadar çok geniş bir alanda binlerce deponun olduğu bir yerde, ne maddi imkanlarımız ne kadro imkanlarımız yetiyor. Bir de Avrupa Yakası'nda örgütlenmeye kalkarsak -ki bu konuda hem çok geniş bir ilişki hem talep var- ama buna gücümüz yetmiyor. Bizim örgütlenme anlayışımız, kağıt üstünde ne kadar üyemizin olduğu değil, ne kadar organik ilişkileri harekete geçirebildiğimizle ilgili. Eğer Avrupa Yakası'nda da örgütlenmeye kalkarsak, Anadolu Yakası'nda oturduğumuz gücümüzü dağıtacağız. Bu yüzden tercihimiz Anadolu Yakası'nda yoğunlaşmaktan yana.
5. Kazanımlar ve Mesajımız
Her yerde direndik, mücadele ettik. Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Babacan gibi isimler bizzat yanımıza gelerek destek oldular ya da olmak zorunda kaldılar. Bu önemliydi. 2022'de Yenisahra'da bir provokasyon yaşandığında, göçmenler üzerinden 4 gün boyunca mini bir kaos yaşadık. Yağmacılık, bıçaklama, kundaklama gibi birçok şeyle karşı karşıya kaldık. Bunu da atlatabilecek bir örgütlü gücümüz olduğunu gösterdik.
Bu anlamda örgütümüzün gücünün ne olduğunu açıklamak gerekirse: Biz sürekli şunu anlatıyoruz. İşin merkezinde olan kağıt toplayıcı arkadaşlar şunu söyler: "Belediyeler bize karışmazsa, hiç müdahale etmese, biz kazanmış mı oluruz?" Hayır. Kazanmak üzerinden çalışmadık. Çünkü direnmek, bir mevziyi korumak demektir. Eğer o mevziyi korumak saplantısına düşersen, o mevziyi kaybedersin. Hiç müdahale olmasa bile, biz haklarımızı almak için yine mücadele etmek zorundayız. Asıl kazanımımız budur.
6. Riskler ve Toplumsal Sorumluluk
Birincisi, fiziksel riskler var. Yaz-kış demeden 8-10 saat yük taşıyorsunuz. Eklem rahatsızlıkları, enfeksiyon hastalıkları çok sık görülüyor ve çoğu zaman sağlık hizmetinden yararlanamıyoruz. Normal bir insanın hastaneye gitme nedenleri bizde varsa, biz hastaneye hiç gitmiyoruz. Özel bir hastalık araştırması yapılsa, muhtemelen çok spesifik rahatsızlıklar ortaya çıkar.
İkinci boyutu da şu: Bizim arkadaşlarımızın depoları genellikle kentsel dönüşüm alanlarındaki metruk binalardır. Buralar aynı zamanda suç sosyolojisiyle iç içe geçmiş alanlardır. Ancak ilginç bir şekilde, bizim olduğumuz yerlerde suç oranları çok azalıyor. Çünkü bizim olduğumuz yerde kimse uyuşturucu satamaz. Bunları anlatmak isterim. Bu anlamda ciddi bir faydamız var. Tabii sadece faydası yok; o alanlarda bazen tatsız sonuçlara yol açan gerilimler de olabiliyor. Bu da ciddi bir tehlike.
1 Mayıs'ta açtığımız pankartta şöyle bir slogan kullanmıştık: "Kavgamız bizim çöpten kurtulmamız, sizin de çöpe düşmemeniz içindir." Yani sadece kendi haklarımızı korumak için mücadele etmiyoruz. Şunu düşünün: Toplayıcı sayısı durmadan artıyor ve herkes bugün potansiyel bir geri dönüşüm işçisidir. Toplumsal çatışmalar, gerilimler korkunç boyutlarda. Böyle ülkelerde çöpe düşme oranları hızla artıyor. Bizim çöpten kurtulmamız, sizin çöpe düşmemeniz için bizimle omuz omuza vermeniz gerekiyor.
7. Son Söz
Bizi belediyelerle, valilikle karşı karşıya getiren şikayetler, varlığımızdan rahatsız olanlar... Biraz önce anlattığım gibi, bizim olmadığımız yerlerde suç vakaları, gayrimeşru işler artıyor. Bizden şikayet edebilirsiniz, ama unutmayın: Tarlanızdan serçeleri kovarsanız, tarlanızı böcekler basar. Bizimle ilgili önyargılarınızı bir kez daha düşünün.
0 Yorum